Öğretmenlik, her gün farklı bir hikaye yazma fırsatı sunan karmaşık bir sanattır desek uydurmuş olmayız çünkü bir insana bir şeyler öğretmeye çalışmak ve bir nesil yetiştirmek sanattan az bir mecra değildir benim gözümde. Hani bunu yaparken demiyorum ki sadece bilgi ile donatıp kendinizi ve tabiri deyişle bu bilgiyi sınıfta patlamanın bir anlamı kalmaz. Bu yüzden denge önemli bir öğretmen için önemli bir kavramdır. Siz istediğiniz gibi ‘malumatfuruş’ olabilirsiniz ama sınıfta var olmak, öğrencilerle kurulan bağların ötesine geçip onların dünyasına dokunma çabasıdır. Bu çabadır öğretmeni günümüz google’ından ayıran. Mesela, bir öğrencinin sabahları sessizce sınıfa gelip kitaplarını açmasını gözlemlemek, sınıf içinde bir güven ortamı oluşturmak ve onları güne hazırlamaktır. Bu süreç ile, sadece ders içeriğini anlatmakla kalmayıp, aynı zamanda öğrencilerin kişisel gelişimine katkıda bulunma amacını yerine getirmiş oluruz. Sınıfta var olmak ve o dengeyi sağlamak, öğrencilere her birinin önemli olduğunu hissettirmeyi gerektirir. Bir öğrencinin bir konuyu anlamakta zorlandığını gördüğümde, sadece dersin içeriğini değil, aynı zamanda duygusal olarak da destek sağlamaya çalışırım. Örneğin, kendi alanım olan İngilizce ile mücadele eden bir öğrenciye, kendi zorluklarımı paylaşarak ve onla birlikte çözüm yolları bulmaya çalışarak güven oluşturabilirim. Öyle bir öğrenciye sadece anlamadı diye ekstra ödev verip veyahut cezalandırmanın amacı sınıfta sadece öğretmen sıfatı ile olmaktır. Sınıfta var olmaktır önemli olan ve en güzel yanlarından biri, Clement Mathieu (The Chorus) gibi öğrencilerin gelişimlerine tanıklık edebilmek ve bu yolculukta onlara eşlik etmektir. Tabi ki yine de Rachin gibi insanlar sizi bu amacınızı gerçekleştirirken sekteye uğratabilir. Her öğrencinin farklı bir öğrenme tarzına ve hikayeye sahip olduğunu kabul etmektir, sınıfta varolmanın temeli. Bu bağlamda, izlediğim bir film olan ‘The Chorus’ tam olarak böyle bir öğretmen olmanın altını çizip, beni bir öğretmen adayı olarak neyin beklediğini perde altından göstermiş oldu.
Öğretmen, sadece öğrencilere gerçekleri öğretmekle kalmamalı, aynı zamanda onları düşünmeye teşvik eden olmalı. Buna göre öğrencilere derinlemesine sorular sorma yeteneği kazandırmalı. Örneğin, bir edebiyat dersinde bir metni analiz ederken, öğrencileri "Neden yazar bu karakteri bu şekilde tasarlamış olabilir?" gibi sorularla düşündürmeli ve ilgisini yakalamaya çalışmalı. Çünkü her öğrencinin bireysel ihtiyaçları farklıdır. Bunu psikolog gibi, öğretmen de bu farklılıkları anlamak için duyarlı olmalıdır. Duygusal zekâya odaklanmalı ve öğrencilere yönelik empati geliştirmeli ve öğrencilerin duygusal ihtiyaçlarına karşılık vermeliyiz. Mesela, bir öğrencinin motivasyon sorunları olduğunu fark eden öğretmen, bireysel bir plan oluşturarak bu öğrenciyi destekleyebilir ya da hiçbirşey yapmayıp hem öğretmen olarak hem de bir insan olarak yeterli olmadığının farkına varıp bunun üzerine kendisini geliştirmelidir. Öğretmen, sınıf içinde bir topluluk oluşturmalı ve öğrenciler arasında işbirliğini teşvik etmelidir. Aynı bir sosyolog gibi, öğrencilere sosyal beceriler kazandırmak için etkileşimli aktiviteler düzenlemeli ama sırf etkinlik amacı ile sürekli etkinlik yapıp ‘Eylem Tiryakisi’ olunmamalıdır. Örneğin, sınıf içinde bir proje yaparken, öğrencilere birlikte çalışma ve fikir alışverişi yapma fırsatları sunabiliriz.
Öğrenme süreci bilimsel temellere dayanır. Öğretmen, güncel bilgilere hakim olmalı ve aynı bir bilim insanı gibi öğrencilere eleştirel düşünme becerilerini kazandırmalıdır. Mesela, bir fen bilgisi dersinde, öğrencilere bir deney yaptırarak ve sonuçları analiz etme fırsatı sunarak bilimsel düşünceyi teşvik edebilir.Bu yapılan çok yönlü yaklaşım, öğrencilere sadece ders içi bilgi aktarmakla kalmaz, aynı zamanda hayatları boyunca işlerine yarayacak düşünme, iletişim, ve çözümleme becerileri kazandırır. Öğretmen, bu rol kombinasyonuyla öğrencilere sadece bilgi değil, aynı zamanda anlam ve değer katma amacını taşır. Bundan dolayı bizler öğretmenlik yapmayı aşıp birer öğretmen olmayız ve sadece bu sayede elimizde ki fırsatlardan birer harikalar yaratıp geleceğe birer zemin hazırlamış oluruz.
Öğretmenlik, yani daha çok bir öğretmen adayı olarak bunun karmaşık ve çok yönlü bir süreç olduğunun kanaatindeyim. Kendime 10 üzerinden 6-7 arası bir puan verebilirim. Bazı belirli güçlü yönlerim olduğunu düşünüyorum ancak yine de geliştirmem gereken alanlar da mevcuttur tabiki de.
Birinci olarak, ders materyallerini açıklama konusunda yeterli olduğumu düşünüyorum. Bu sayede konuları anlaşılır bir şekilde iletip, öğrencilerin temel kavramları anlamasını sağlayabilmek benim için önemli. Ancak, bu noktada daha fazla çeşitlilik sağlayabilmek ve öğrenci merkezli bir yaklaşıma öncelik verebilmek, benim için gelişim alanlarından biri olabilir. Farklı öğrenme tarzlarına uygun öğretim yöntemleri kullanarak sınıf içinde daha fazla etkileşim ve öğrenme fırsatı yaratabilmeliyim. Öğrencilerle etkileşim konusunda daha fazla çaba harcamam gerekiyor. Sınıf içinde daha fazla diyalog ve tartışma oluşturarak öğrencilerin konuları daha derinlemesine anlamalarına yardımcı olmalıyım. Ayrıca, öğrencilerin bireysel ilgi ve güçlü yönlerini tanıma konusunda daha dikkatli olmalı, bu bilgileri ders planlarıma entegre ederek öğrenciler için daha uygun bir ortam sağlamış olabilirim.
Bir diğer önemli nokta ise geri bildirim sağlama becerim. İncelemeleri değerlendirirken, öğrencilere daha yapıcı ve kişiselleştirilmiş geri bildirimler sunarak onların gelişimine daha etkili bir şekilde katkıda bulunabilmeliyim. Öğrencilere güçlü yanlarını vurgulayarak olumlu bir öğrenme atmosferi oluşturmalı, aynı zamanda zayıf noktalarını anlamalarına yardımcı olacak yönlendirmeler sağlamalıyım. Teknolojiyi daha etkili kullanma konusundaki becerilerimi geliştirmem de gerekiyor. Teknolojiyi kullanma ve yeni teknolojilere adapte olma konusunda bir sorunum olmamasına rağmen bu dijital araçları ders içinde daha etkili bir şekilde entegre etmek, yetersiz geldiğim bir alan diye düşünüyorum. Öğrencilere teknolojiyi etkili ve daha yaratıcı kullanabilme ve eleştirel düşünme becerilerini geliştirme fırsatları sunmalıyım.
GENEL DEĞERLENDİRME
Öğretmenlik, benzersiz bir sanat ve bilim kombinasyonu olarak karşımıza çıkıyor. Bir öğretmen adayı olarak, kendi performansımı değerlendirdiğimde, bir dizi güçlü yanının yanı sıra gelişim alanlarını da fark ettim. Öğrencilere sadece bilgi aktarmak değil, aynı zamanda duygusal bağlar kurma ve güven ortamı oluşturma çabası, benim için öğretmenliğin temelini oluşturuyor. Ancak, bu dengeyi sağlamak ve her öğrenciye önemli olduğunu hissettirmek her zaman kolay değil. Öğrencilerin farklı öğrenme tarzları ve hikayeleri olduğunu kabul etmek, sınıfta var olmanın temeli olduğunun farkına vardım. İzlediğim "The Chorus" filmi, bu çeşitliliği anlamak ve öğrencilere daha etkili bir şekilde ulaşmak için duyarlı olmanın ne kadar önemli olduğunu vurguladı. Bu sayede, sınıf içinde çeşitli etkileşimli aktiviteler düzenlemek ve öğrenciler arasında işbirliğini teşvik etmenin, öğrencilerin sosyal becerilerini geliştirmede önemli bir rol oynadığını farkettim. Bir öğretmen olarak, derinlemesine sorular sorma becerisinin kritik önemini de kavradım. Öğrencilere neden-sonuç ilişkilerini anlamaları için sorular sormak, onların eleştirel düşünme becerilerini geliştirmelerine yardımcı olduğu gibi aynı zamanda, öğrencilerin duygusal ihtiyaçlarına duyarlı olunmalı. Bu noktada, bireysel ve sınıfsal planlar oluşturmak ve onlara destek sağlamak, öğretmenin rolünü daha da derinleştirebildiğini kavradım.
Bilimsel düşünceyi teşvik etmek de öğretmenin sorumlulukları arasında önemli bir yer tutar. Güncel bilgilerle donanmak ve öğrencilere eleştirel düşünme becerilerini kazandırmak, onları hayatları boyunca başarıya götürecek temel yeteneklerdir. Ama bunu yaparken herşeyi bir arada tutan dengeyi de unutmamak gerekiyor. Ne de olsa bir tarafa fazla odaklanmak diğer tarafı kaybetmemize yol açar. Herkes birer öğretmen olabilir, sınıfta olabilir ama iyi ve usta bir öğretmen bir adım önde olup, var olmanın önemini kavramıştır ve bununla hareket eder.
No comments:
Post a Comment